Fikir
tartışmalarına girmenin deveye ip atlatmak kadar zor olduğunu düşünüyorum.Tartışmaya başlanıldığı
anda, insanların egoları çırpına çırpına su yüzeyine çıkmaya başlıyor ve
zamanla karaya vuruyorlar. Artık gerçeklik, elini eteğini tartışmadan çekmiş,
gerçeği kendine uydurma çalışmaları başlamıştır.
Peki, kişiler bu durumun farkında mıdır diye
soracak olursanız, bence bal gibi de farkındalar; fakat sorsanız inkâr
edeceklerdir. Farkında değilim maskesi ustalıkla kullanılır. Bu maskenin
altındaki haklı olma isteği usulca saklanmaktadır. Eğer yeterince dikkat ederseniz açığa
çıkarsam korkusunu fark edebilirsiniz. Kişi için artık tek önemi bir şey
vardır: Ben haklıyım, sen sus. Gerçek benim haklı olduğumu destekliyorsa
gerçektir yoksa değildir.
Hepimize bir
parçada olsa tanıdık gelmiyor mu bu ifadeler. Dikeni kendimize kaktüsü
başkasına batırmak gerekirse, istemesek de bu egosal parça, kişilik
mekanizmamızda mevcut. Tabi fark onun farkına varıp kabul etmekten geçiyor diye
düşünüyorum. Sorun ise bunu diğerlerine nasıl anlatacağımızdır. İnsanlara
duymak istemediklerini söylediğiniz vakit, psikolojik aikido sistemi gardını
anında alır. Anlayacağınız işiniz zor, sabır taşınızı çatlatıp tekrar bir araya
getirip sabretmeniz gerekebilir. Ya da
boşa zaman harcamadan yola devam etmeyi seçmek daha iyi bir tercih olabilir.
Karar sizin ve benim tabii ki.
Herkesin
farkındalık yaşı farklıdır. Farkındalık yaşta değil, baştadır bence. Eğer
başarabiliyorsanız ya da bir yerlerden başlamak istiyorsanız fikir
çatışmalarının faydalı olduğunu düşünüyorum. Yoksa her şeyi kabul eden koyun
misali, çobanını bekleyen bir insanlık olmaya mahkumuz.
Haklı
çıkmaya çalışma kaygısı duymadan yazımı burada Edward De Bono'nun bir sözüyle bitiriyorum: ''Tartışmaya Başlarken Egolarınızı Tatile Göndermeniz Gerekir.''Fark edemediklerinizin
farkına varmanız dileğiyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder